Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok hikayesi notası

Makam: Hicaz

Bestekar: Alaeddin Yavaşça

Sanatçı: Elif Güreşçi

Güftekar: Faruk Nafiz Çamlıbel

Usül: Düyek

Faruk Nafiz Çamlıbel, yaş olarak Alâeddin Yavaşça’dan büyük olsa da iyi dostlukları vardı. Çamlıbel bir gün Yavaşça’nın muayenehanesine gider ve eşinin rahatsız olduğunu onun için o zamanların çok meşhur ve yanına varmayı bırakın, randevu almak için bile ter dökülen bir genel cerrah hocadan randevu almak için yardım istedi.

 

Alâeddin Bey, hocadan randevu aldı. Hoca, Çamlıbel’in eşi Azize Hanım’ı muayene etti ve sonra Alâeddin Bey’i yanına çağırdı:Alâeddin kardeşim, durum fena. Göğüsten başlamış tüm koltuk altını sarmış kanser. Mutlaka vücudun başka yerlerinde de metastaz yapmıştır. Bu hastayı hiçbir şekilde ameliyat etmek istemem. Hekim olarak yapacağımız ilaçlar verip ömrünün son demlerini mümkün olduğunca ağrısız geçirmesini sağlamaktan ibarettir.’

 

Bu haber Alâeddin Bey’i yıkmıştı, adeta şok olmuştu. Nasıl söyleyecekti bunu Faruk Nafiz Bey’e. Eşinin üzerine titreyen, ona delice sevdalı bir adamdı Çamlıbel. Nasıl derim, nasıl söylerim? Diye düşündü. Üzüntüsünü içine atarak o dev şairin koluna girip:“Gel biraz yürüyelim üstat” dedi.

 

Hocanın kendine anlattıklarını yavaş yavaş anlattı. Faruk Nafiz Bey, hiçbir şey söylemeden gitti. Aradan geçen biraz zamandan sonra Azize Hanım hayata gözlerini yumdu. O dev şair için esas yıkım olmuştu.

 

Birbirlerine bağlılıkları, saygıları ile tanına Azize Çamlıbel eşini şöyle anlatır: “Yuvasına çok bağlıdır, babalar yarışa çıksa Faruk birinci gelir, Faruk kahvaltı etmeden sabahtan öğleye kadar çalışır. Çalışırken konuşmak istemez. Gezmeyi, bilhassa vapur seyahatini çok sever. Kır kahvelerinden de hoşlanır, iyi yapılmış yemeği sever”.

 

 

Eşinin vefatından sonra Faruk Nafiz Çamlıbel haftalar sonra Alâeddin Bey’in yanına geldi. Omuzları çökmüş, gözleri kan çanağı olmuştu. Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkardı ve Alâeddin Bey’e uzattı:

 

“Bunu yazdım. Bestelersen sevinirim” dedi ve başka bir şey söylemeden çıktı gitti. O kağıttaki dörtlün ömrünün en hazin dörtlüğüydü. Dillerden düşmeyecek bir Hicaz şarkının güftesi Usta Bestekâr Alâeddin Yavaşça’nın notalarla süslediği Zeki Müren, Behiye Aksoy, Emel Sayın, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel, Ahmet Özhan ve onlarca sanatçının sesinden kalbimize nakşeden bir eser olacaktı.

 

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok

Bir yer ki seven sevilenlerden eser yok

Bezmin de kadeh kırdığımız sevgililer yok

Bir yer ki seven sevilenlerden eser yok

 

 

Üstat, şairin duygularını içinde duyarak güfteyi notalarla nakşetmeye başladı ve güfteyi 13.09.1966 tarihinde Hicaz makamında besteledi.